bir gariplik olduğunun farkındayım fakat belli ettirmemeye çalışıyordum...Daha 3 dakika geçmemişti ki yeni bir sigara yakmak istedim,terli ellerimle paltomun ceplerini karıştırdım, tütün kırıntılarının parmaklarıma yapıştığını farkederken bir kadın yanıma oturdu...Rüyada gibiydim ama tam olarak rüyada denemez, hislerimi ve duygularımı bugünlük ihtiyacı olan birine vermiş gibiydim.Ellerimi silkelemeye gerek bile duymadan cebimden çıkardığım zippoyla yaktım mentollü zehrimi.Kadın gözlerini hiç çevirmeden bana bakıyordu.Ben görmüyordum ama hissediyordum,hani o yöne bakmasanız bile başkasının sizi kestiğinden emin olursunuz ya işte öyle emindim bende...Çok geçmeden barda çalan iğrenç müzikten başka odaklanacak bir ses duymuştum, ''Kuzey için endişeleniyorum Ensar Bey!'' ...Yarım saat önce gelmesine rağmen bir tek damla içmediğim viski bardağını kadın konuşunca tekrar mendilin üstüne koydum ağır hareketlerle ve simetrik olarak.Mendil dikdörtgen ve bardak tam ortasında buzlu işlemeleri bana bakar taraftayken.Kafamı yavaşça çevirdim.Bu yüz tanıdıktı sanki.Siyah kısa küt saçları kulaklarını kapatıyordu zayıf ve yanakları içe göçüktü simsiyah gözleri bar karanlığında seçilmiyordu boncuk boncuktu, bir keresinde televizyonda üçüncü sınıf korku filmi izlemiştim gece yarısı,Filmde vampiri canlandıran aktöre gözbebekleri belli olmayan ve bütün gözünü kaplayan siyah bi lens takmışlardı.Kadının gözlerine bakmamla beraber saliseler içinde bu anlamsız film beynimde serbest çağrışım odasının kapısını tıklattı.Endişeli bir hali vardı kadının ve bana yalvarır gibi bakıyordu.Hafif eğildim ve ayakkabılarından itibaren onu süzmeye başladım.Birazda belli ederek,Xray cihazı gibi görünmeyen ultra viole ışınları saçarak kökten uca tarama yapıyor gibiydim.Kırmızı babet ayakkabı giymiş ki babetlerden nefret ederim.Dizaltında biten siyah kostümü sanki biraz gotik işiydi.sağ kolunda çok hoş iki bileklik takılıydı.Ona büyük geliyor elini oynattıkça annesinin elinden kurtulup parka koşmak isteyen çocuklar gibi bir hiperaktiflikle aşağı doğru kayıyor, sanki bu kadından kurtulmak istiyorlardı.Her hareketinde çıkardığı şıkırtılı sesler daha bi eğlenceliydi.
Repliklerim ve hareketlerim belliydi sanki.Sonunu ortasını başını kıçını bildiğim halde senaryoya bağlı kalarak oynuyordum.Bu karakterde biri değildim.''Bu ben değilim neden böyle yaptım...'' Dedikten sonra yüzümü yıkayıp kendime gelmem için lavaboya gittiğimde aynadaki silüetime bakıp bakıp holywood seri katil tribinde ''bir yanlış yapıyorum aslında ben iyi bir insanım ama oldu bi kere Allah beni kahretsin'' modunda aynaya iki yumruk savuracak sonra oturup tekrar içmeye devam edecektim.Tüm bunların olması iyimi kötümü bilmem fakat hepsini teoride gerçekleştirdiğim için pratikte yapma gereği duymadım ve bu kez sidikten bir kaç yudum alıp oturmaya devam ettim...
Tatlı tatlı bi kaşıntı oldu göğsümde önemsemezken gıdıklamaya başladı.Elimi göğsüme attığımda gömleğimin cebindeki cep telefonunun titrediğini gördüm.Arayan kişiye baktım, isim yazmıyordu.Numarayıda okumak için gözümü yormak istemedim artı doksan sıfır beşyüz bilmem kaç falan yazıyordu.Elimi biraz havaya kaldırdım paltomun kalın kolu sıvandı, saate baktım.Gece yarısını çoktan geçmişti.Bu saatte arayan biri kesinlikle kötü haber vermek için arıyor olmalıydı.Ben bugün limitimi doldurmuştum o nedenle viski adı altında bana sunulan sarı sıvının içine attım telefonu.İzlemesi eğlenceliydi ''vzzzp...vzzzp'' diye çalarken alkolü yiyip bi kaç saniye sonra ''vvzzllüpüpüzzzvüpüzz'' gibi saçma sapan sesler çıkarmaya başlamıştı.''Kardeşim viskimde sinek var!!'' dedim.Ve içki dağıtan çocuğu yanıma çağırdım.Suratına bile bakmadan bardağı öne doğru hafifçe ittim.Bana şaşkınlıkla bakacak,abi telefonunuz diyecek diye bekledim ama anlamış olmalı ki hemen bardağı yok edip bana daha soğuk bir viski getirdi.Çocuğun bu hareketi hoşuma gitti bahşiş vermek için paltomun iç cebine tütünlere bulaşan elimi attım.Bir anda sağ tarafımda yanma hissettim...
Hepten canım yanıyordu artık...Hijyenik olmayan duvara yaslamak zorunda kaldım kendimi ve bir elimlede yaramı tutuyordum...Bişeyler yapmam gerekiyordu herhalde?...Çünkü birinin başına böyle bir şey gelse polisi falan arardı yada ambulans çağırırdı, hiç olmadı komşulara haber verirdi.Bunları yapmak istemedim.112 yi aramam; iki saat sorgu sual...Neyiniz vardı tam olarak nerdesiniz? Gibi soruları cevaplamak demekti.Nerde olduğumu bilsem zaten haber verirmiydim sana çağrı görevlisi, duygusuz sesi olan asgari ücretle erken yaşta; sürekli seks ve çocuk yapmanın güzel taraflarını gösteren medyayı takip ederek sonsuz bir istekle güzel görünüşlü beyninde solucan besleğen -hak etmiştir- biriyle evlenmiş çağrı görevlisi.İki sene sonra dayak yiyeceksin çağrı görevlisi, dalga geçmek için içim yanıyor deyip asılsız ihbar yapan makaracı gençlere yetişirdiğin lafların yarısını kocanada söyle sayın çağrı görevlisi...Beynim fazlasıyla yorgundu ve vücudumda, öyleki o rezil fayanslara yaslanmakla kalmamış kırmızıya boyayarak yavaş yavaş çöküyordum yere...
Peki polisi neden aramıyordum ki? Viskimi telefonumla karıştırdığım için mi? Hayır...Bu bir acil durum.Eğer istersem birinin telefonunu pekala kullanabilirim.Neden aramak gelmiyor içimden polisi.Durumum kritik olmalı.Hiç bir şekilde acı hissetmeme rağmen saniyeler geçtikçe daha bitkin ve daha aklımı kaybetmiş oluyorum...Zihnimi zorlamaya başladım.Karşılaştığım kadın, Beni arayan kişi, tuvalette sevişenler...Hepsi aklımdaydı hiçbir saniyesini unutmamıştım.Birazda hikayenin gerisini görmek istedim...İşte o anda yaşadığım boşluğu anlamlandırabildim...Hatırlamıyordum hiç bir şeyi.Çok komik bir duyguydu, gülünesiydi.Kendime sağlam bir tokat attım.Ağzıma bir damla içki koymamış olmama rağmen yaşadığım sarhoşluk ve hissiyatsızlık bu hafızayı zorlama oyununda başıma bela olmuştu.''Kendine gel saçmalama!!!'' ...bağırırken bir tokat daha attım.Belli belirsiz kareler görüyordum kötü bir montajcının elinden çıkmış saçma kolajlardı bunlar.Şu durumda ölmekten çok, kafamı yaşadığım hafıza sorununa odakladım.Sinirlenmiştim çünkü çok sinirlenmiştim.Hatırlamamayı kendime yediremedim.Hele ki bu rezalet barın burnu yakan keskin bok kokulu tuvaletinde ölmek üzereyken beni bu hale kimin soktuğunu kesinlikle hatırlamam gerekiyordu...Akla getirip söyleyemediğim şeyler gibi bu kareleri görüp bir anlam çıkaramıyordum.Bir kaşık çorba içmekten daha kolay olmasına rağmen ne yaparsam yapayım hatırlamıyor olmam beni çileden çıkarmıştı...Kadına bakarken izlediğim film serbest çağrışım yapmıştı bana.Ona odaklandım.Filmi baştan sona hatırlamaya başladım.Aktör jude law'a benziyordu aşırı derecede...
Ceplerimi kurcaladım kalem buldum dandik pilot kalemlerden hatta yarısı cebime akmıştı.Kanlı tütünlü pis parmaklarımla mendile yazmaya başladım...Jude Law, onu not ettim.Sonra tekrar filme odaklandım.Film vampir hikayesiydi.Ama gençler için yapılmış mutlu sonla biten görsel efektlerinden başka bir icraatı olmayanlardandı.Filmin en heyecanlı sahnesini düşündüm şimdide.Tüm bunları düşünürken zarf tutan ptt memuru posta kutusuna sağlı sollu kroşeler atıyor küfürler savuruyordu.Bu duyguyu bilirim, rahatsız eder.Yumrukların farkındaydım, ama oraya odaklanmadım posta kutusunun inceden inceye postacı tarafından açılmasını bekledim.Sonra gözlerimi ellerimle kapattım, fayanslara çökmüştüm zaten, umursamıyordum artık, kafamı duvara yasladım.Bardan gelen boğuk anlamsız müzik sesleri, tuvaletin keskin sidik kokusu ark yapıp yanıp sönen ampül, fayanslardaki saçma yazılar,lavabodaki balgam kalıntıları artık düşmanım olmak istemiyor gibiydiler.Hatta bana yardım etmeye başlamışlardı.Pisuvarın çatlak borusundan sızan suyun yere düşerken çıkardığı seslere odaklandım, iyi geliyordu.Gözümün önüne yarım yamalak görüntüler gelmeye başlamıştı.ağzımı sıkıca kapatıp 3 kere burnumdan derin derin nefesler çekip ağzımdan verdim.Egzersiz işe yarıyor olacakki filmde sürekli beynimi kurcalayan bilinç altıma inen hatırlayamadığım şeyi bulmuş gibiydim.Bir sahnesinde esas kız ormanda tek başına kalmış, yaşlı ve korku dolu gözleriyle etrafı süzüyordu.Uzun bir süre gözleriyle arazi taraması yaptıktan sonra yürümeye başladı.Sahne nerden baksaaaaaannnn beş yada altı dakika falan sürüyordu ve ölüm sessizliği vardı.Aniden vampir zart diye ağacın arkasından çıktı filmde zurt diye ses efekti verdi.Korkulması normal birşeydi.Bir işle uğraşan birinin kulağına aniden bağırıncada aynı sıçrama görülebilir.Bu tarz korkutmayı yapması için bir filmin imdb'den 8de8 alması gerekmez.
Bir terslik vardı.O sahneyi hatırlıyordum fakat ne endişeyle nede korkuyla hatırlıyordum.Aksine hoş bir duyguya kapılıyordum.Gülümseme hissi.Olayın burada çözüleceğine öyle inanmıştım ki.Neden hoşuma gidiyor gibi sorular sormaya başlamıştım zihnime.Yoksa ben mazoşist birimiydim?...Bence hayır.Ne kadar hafızam yerinde olmasada bazı konularda hala empati kurabiliyordum karakterime göre vede acıtmaya yada acı duymaya karşı bir zevkim olmadığı kanaatine vardım...Daha sonra esas soru duyuldu birden -yankılandı desek daha doğru olur- ben bu filmi nerde,kimle,ne zaman,neden izlemiştim?
Gözlerimi açtım.Soru açık ve netti.Cevaplamak için tekrar zorlamalıydım kendimi.Ellerime baktım.Pislik içindeydiler, benim gibi şık giyinen birinin hayatının burda sonlanması vahim olmalı diye düşündüm.Takım elbiseme baktım gayet iyiydi marka olduğu belliydi.Fakat çok kirlilerdi,gömlek buruşuk kravatım yamuktu.Üstüne üstlük kan artık gömleğime hepten yayılmış, asla çıkmayacak bir leke oluşturmuştu.Üzüldüm gömleğime, kimbilir kaç para veripte aldım onu, belkide hediyeydi.Paltomun pislenmesi umrumda bile değildi.Gömleğimi çok sevmiştim sebebsiz.Bunda bir zihin çalıştırma işlevi yaratma teşebbüsünde bulunmadım.Bu tarz giyinen bir adam mutlaka çok kazanıyordur diye içimden geçirdim çekingen bir tavırla...İnsanların maaşlarından bahsetmek çok sinir bozucu bir hareketti, nefret ederdim, öyleki bilinçaltım kendime bile bunu söylerken sıkılmama sebebiyet vermişti...O anda kafama bir yıldırım daha düştü.Hemen ceplerimi kurcaladım para cüzdanda taşınırdı doğal olarak,cüzdanı bulduğum an kim olduğumu öğrenmem için büyük yol kadetmiş olacaktım.Cüzdanı buldum, büyük bi panik havasında ellerim titreyerek ve cüzdandaki bir kaç parça fişi ve kağıdı düşürerek kurcaladım.Fakat ne nüfus kağıdı ne ehliyet nede başka bir şey vardı.Sadece 200 lira, bir prezervatif ve her halinden ağrı kesici olduğu belli olan bir kaç hap.Haplardan birini yuttum ve büyük bir sinirle cüzdanı kapalı olan kırdığım tuvalet kapısında fırlattım...Hepten sinirlerim bozulmuştu.Sonraki bir kaç dakikayı net hatırlamıyorum.Deli gibi bağırıp çağırıyordum yada gördüğüm silüetler bana öyle olduğunu söylüyor.Sonra olduğum yere yattım.Uyumak istiyordum.Belkide tersi olur, uyuyarak uyanırım diye düşündüm...


.png)



0 yorum:
Yorum Gönder